17 Ara 2015

KİTAPTAN BEĞENDİĞİM BÖLÜMLER

GENEL OLARAK GÜZEL VE ANLAMLI SÖZLER.SEVGİ OLMADAN YAŞANAN HAYATIN BOŞ OLDUĞUNDAN BAHSETMİŞ, BU ZAMANA KADAR NASIL YAŞADIĞINI ANLATMIŞ ( ZARARIN NERESİNDEN DÖNERSEN KARDIR :))

GÜZEL SORU DİYEBİLİRİM SADECE CEVABINI BEN DE BİLMİYORUM :))

"BARİ MESUT OLDUM A,HİÇ OLMAZSA CİDDEN SEVDİK VE BİR HAYATTA İSTENİLECEK KADAR SEVİLDİK A" 
BU SÖZÜ SÖYLEYEBİLMEK GÜZEL OLSA GEREK  TEK TEMENNİM UMARIM BU SÖZÜ BİR GÜN BİZDE SÖYLERİZ ...






Kitapta etkilendiğim kısımlar:

Kitapta geçen bir söz:
"Lâyık olan mutlu olur; yahut Goethe'nin dediği gibi, lâyık olan kazanır ve kazanamayan lâyık değildir."

BENİ ETKİLEYEN SOZLER:
▶Necip:
" zavallı erkekler Suad Hanım! Bir kadının ne olduğunu anlayanlar için asıl zavallı, erkeklerdir. Kadın olmayınca bir erkek hayatının ne verimsiz, ne yağmursuz, ne çorak bir siyah çöl olduğunu bilseniz... Bunu çok erkek de bilir de sonra unutur... Bir kadının bir erkek hayatına sade varlığı ile nasıl gür ve körpelik verdiğini, ruhu bir yana bıraksak bile yalnız vücut için de nasıl büyük bir koruyucu olduğunu bilseniz... Demin bana buradaki hayatınızdan söz ediyordunuz. Siz her saati geçirmek için mutluluklar, eğlenceler buluşunuzu anlatırken, ben yirmi dört saatlik hayatımın nasıl bir cehennem gibi, sonsuz sürüklenmez bir hayat olduğunu düşünüyordum. Sadece söyleyeyim ki, ölecek derecede bunalıyorum."
▶Suad:
"insan eminim sandığı şeylerde o kadar çok yanılır ki!.." 
▶Süreyya:
"Ah bir kere oraya gidelim de aç kalalım?" Süreyya yalıya gitmeyi o kadar istiyor ki aç kalmayı göze alıyor. :-\ 
▶Necip:
"Layık olan mutlu olur."

KİTAP HAKKINDAKİ FİKİRLERİM

KİTAP HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİM
Kitap edebiyatımızın ilk psikolojik eseridir bu sebeple okuduğumda bana bir şeyler katacağını düşüyordum ki öylede oldu.Ama,fakat,lakin ne yalan söyleyeyim kitap okumayı seven birisi değilim.Her zaman ki gibi bu kitabı okumak benim için bir işkenceden farksızdı.İşkence kelimesi yanlış anlaşılmasın sadece bu kitaba karşı olan duygum değil genel olarak kitaplara bakış açım bu (bunu buraya yazmam ne kadar doğru bilemedim sonuçta öğretmenim okuyacak :/).Nerede kalmıştık neyse işte kitabı güç bela bitirdim.Baştaki 100 sayfası abartmıyorum efsane zor anlaşılıyor genel olarak olay yok zaten en komik olanı ilk 20-30 sayfayı bir kaç defa okumuş olabilirim emin değilim hep nerede kaldığımı unutup sayfaya yeniden başladığımda çok oldu ne hikmetse sayfayı okuduğumu sayfanın sonuna doğru geldiğimde anlıyorum pek yararı olmuyor :)).Kitap klasik Türk filimi kıvamında seyrediyor.Ama olaylar başladığı an kitaba ısınmaya başladım yani okudukça okuyasım gelmese de kötünün iyisi başına göre bir hayli düzeliyor kitap.Bitirdikten sonra okuduğuna pişman olmuyorsun ama wow harika bi kitaptı herkese önermeliyimde olmuyor (kitaba baya giydirdim gibi geldi*_*).Okurken bazı yerlerde bazı karakterlerin yerine kendimi koymadım değil ben olsam ne yapardım falan dedim.Özellikle Necip ile Süreyya arasında kalan Suat'ın yerine kendimi koydum.Boşuna okumadığımı düşünüyorum en azından yeryüzünde okuyacağım kitap sayısından bir kitap daha eksildi... :)))) Şunu da atlamak istemem kitap sevmenin ,sevilmenin,aşık olmanın önemini de harika açıklamış.



Kitabı kişiler üzerinden yorumlamak istersem Süreyya kişisi hayattan sıkılmış ortamdan sıkılmış bir tip.Ama ben kendisine biraz ayar oldum fazla rahat en saçma bulduğum şey ise Suat o mutlu olsun diye ta babasından para isteyip yalı tutuyor beyefendi(süreyya'dan bahsediyorum) bir süre sonra onsuz gezmeye çıkmalar sandalla denize açılmalar falan.Bana biri bu kadar değer verse mutlu olmam için yalı falan tutsa dizinin dibinden ayrılmam ondaki rahatlığa bak.Böyle yaparsan ceza olarak Suat'ı kaybedersin diycem kadın yine kocasına ihanet etmeyi seçmiyo tamam başta hata yapmış olabilir ama kendimizi onun yerine koyarsak bi taraftan hiç ilgilenmeyen bir eş öbür taraftan kadın ruhundan anlayan seninle ilgilenen biri bunu doğru bulmasamda o an için Süreyya haketmiş gibi oluyor.En son zaten fiyasko Süreyya'nın yanan konağın içine girmeye cesaret edememesi hayır hani çok seviyodun o an Süreyya'nın her şeyi hak ettiğine gönülden inandım ama boş ana karakterler ölür kitap biter final üzücüydü ama yapcak birşey yok MEHMET RAUF böyle yazmış. KENDİSİNİ SAYGIYLA ANIYORUMM:))))

EYLÜL ROMANI TAHLİL(KARAKTERLER,TEMA...)


  
EYLÜL ROMANI TAHLİLİ

*  Eylül, bir ruh çözümlemesi romanıdır. 

Edebiyatımızın psiklojik roman tüündeki ilk 

örneğidir. Bu ünlü roman “Servet-i Fünun” 

dergisinde yayınlanmıştır.


*  Vakası “yok” denecek kadar basittir. 

Anlatılan birkaç olayın kişiler üzerindeki 

etkisiyle, kişilerin o olaya karşı tepkisi üzerinde 

durulmuş; böylece eser, dış olaylar üzerine 

değil, iç olaylar üzerine kurulmuştur. Bundan 

dolayı da romanda olay betimlemeleri değil, 

ruhsal çözümlemeler yer alır. Halit Ziya’ya 

ayrıntılar romancısı denebilirse, Mehmet 

Rauf’a ruhsal ayrıntıların romancısı adı verilir.


* Bu romanda dostlukları sevgiye dönüşen iki 

insanın çektikleri acı anlatılmıştır. Yasak aşk 

teması işlenmiştir. Genelde olduğu gibi, 

Eylül’de olayı karı-koca aşık üçgeni arasında 

geçer. Ancak yazar romanında kocayı yani 

Süeyya’yı tamamlayıcı öğe olarak kullanmış, 

Suad’la Necib’in duygularını düşüncelerini ön 

plana almıştır. Bu tema başta Halit Ziya’nın 

Aşk-ı Memnu’su, Kırık Hayatlar’ı olmak üzere 

birçok Servet-i Fünuncu yazarın işlediği 

temadır.

*  Aşk-ı Memnu’da olduğu gibi, Eylül’de de, 

aşktan başka kaygıları olmayan, çalışmayı ayıp 

sayan, aylak hazır yiyici kişilerin yaşayışları; 

yazarın kendi söyleyişiyle “hep aşk, hep garâm, 

hep şiir ve musiki” üzerine oturtulmuş 

yükümsüz ve sorumsuz tutumları anlatılmıştır. 

Eserin üç kahramanı da (karı, koca, aşık) bir 

çeşit güzellik avcısı rolündedirler; Boğaziçi’nin 

güzelliklerine bakan küçük yalıyı kuş kafesine 

benzetirler; musiki ve sevdadan başka işleri 

olmayan kendileri de, bu hesapça 

muhabbetkuşu gibidirler.


KONUSU:Suat ve Necip arasında geçen yasak aşkın oluşumu ve hazin sonu.Süreyya ve Suat'ın birbirlerine verdiği değerin bağlılığın bir sonun olması.

TEMASI:Kitabın teması yasak aşktır.


(bu özelliğine baktığımda aklıma aşk-ı 


memnu geliyor ne kadar doğru ne


 kadar yalnış bilmiyorum :))Aynı 


zamanda uyumsuz çiftleri 


anlatmıştır başta Süreyya ve Suat'ın 

ilişkisi.


KARAKTER ANALİZİ:
Suat:Süreyya'nın eşidir.Necip'e aşık olur.Aslında Süreyya'ya çok bağlıdır fakat daha sonra Necip'e aşık olur buradan yola çıkarak Suat'ın aşk ile sadakat arasında gidip geldiğini anlıyoruz.
Süreyya:Suat'ın karısıdır.hayatından sıkılmıştır.huzuru deniz kenarında bir yalıda arar.
Necip:Süreyya'nın halazadesidir.Hayatı eğlence mekanlarında geçen kültürlü bir beydir.Başta evlenmeye karşı olan bir yapısı olsada Suat'ı tanıdıkça onunla evlenebilceğini üşünür.Zamanla Suat'a aşık olur.Bu aşk tabiki mutlu bir sonla sonuçlanmamıştır.
Hacer:Fatin ile evlidir. Süreyya nin kız 
kardeşidir. Necip ile gönül eğlendiren kıskanç 

bir hanımdır.


Fatin:Hacer’in kocası. Kendi halinde, yemeğe 


ve paraya düşkün bir adam. Hacer’in kocası 


Fatin tek yönleriyle ele alınan ikinci 


kişilerdendir. 


Beyefendi: Süreyya ve Hacer'in babasıdır. 


Sadece kendisini düşünen, eşi ve çocuklarıyla 


olan ilişkisi sevgi ve saygı prensibine 


dayanmayan, ailedeki herkese 


hükmedebileceğini düşünen otoriter birisidir. 


Hep kendi dediği olsun ister, kimsenin keyfi 


için saadetini bozmaz.



Hanımefendi: Süreyya ve Hacer'in 


annesidir. Aile içinde sevgiyi, şefkati ve sabrı 


temsil eder.Kocasının ilgisizliklerine, haksız 


davranışlarına yıllarca sabır göstermiştir. Suat 


ahlaki yönden Hanımefendi'yi çok beğenir, 


onun takdire layık yüce bir kişi olduğunu 


düşünür.





MEHMET RAUF KİMDİR?

MEHMET RAUF 
KİMDİR?

4020_mehmet-rauf
(1875-1931)
Servet-i Fünûn döneminin en önemli yazarlarından biri olan Mehmet Rauf, İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Eğitimine Defterdar Mahalle Mektebi ile başlayan Rauf, akabinde Soğuk Çeşme Askeri Rüştiye’deki eğitimini de tamamlayarak Bahriye Mektebi’ne yazılır. Ancak Mehmet Rauf, askeri bir okula gitmekten hiç de memnun değildir. İstemeye istemeye de olsu nihayetinde söz konusu okuldan bir teğmen olarak mezun olur. Ardından Rauf, İstanbul’da göreve başlar. Bu yıllarda Mehmet Rauf, Tevfik Fikret’in halasının kızı bir evlilik yapar.
Eylül” romanı ile simgeleşen Mehmet Rauf, öz yaşamında da karmaşık bir evlilik hadiseleri içinde başrol oynamıştır. İlk evliliğini Tevfik Fikret’in halasının kızı olan Ayşe Sermet ile yapan, Rauf, henüz Ayşe Hanım’dan ayrılmadan Besime Hanım ile evlenir. İlk iki evliliğinden de çocuğu olan Mehmet Rauf, daha sonra ikinci eşinden ayrılarak Muazzez Hanım ile evlenir. Evliliklerinin yanı sıra yasak aşklarla da anılan Mehmet Rauf, bir intihar girişiminde de bulunmuştur.Edebiyat otoriteleri tarafından Mehmet Rauf’un Tevfik Fikret ile yanı evi paylaştığı sıralarda onun eşine yasak bir aşk beslediğini ve bu aşkın neticesinde de “Eylül” adlı romanı kaleme aldığı tezi savunulmaktadır.Mehmet Rauf, bir müddet askerlik mesleği ile ilişiğinin kesilmesiyle geçim ciddi geçim sıkıntıları çeker. Ölmeden önce iki felç geçiren Mehmet Rauf, ikinci felcin ardından yatağa bağlı kalır. Yine bu süreçte oldukça rahatsızlaşan Rauf, 23 Aralık 1931 tarihinde yaşama veda eder.
4020_kan_damlasi
EDEBİ YAŞAMI
Kaynaklarda Mehmet Rauf’un babası tarafından tiyatroya götürüldüğü bilgisi yer almaktadır. Henüz çocukluk yıllarında birçok sanat dalını da içinde barındıran tiyatroya gitmesi Mehmet Rauf’un sanat fitilini ateşlemiştir.
Yaşı ilerledikçe Mehmet Rauf, özellikle de Bahriye Mektebi’nde öğrenci iken bazı arkadaşları sayesinde edebiyata iyiden iyiye merak salar. Bu dönemde yerli ve yabancı birçok romanı okuyan Mehmet Rauf, okumaları neticesinde çeşitli denemeler de yapmaktadır. Ciddi olarak eline kalemi bu yıllarda alan Rauf, ilk olarak “Danaet yahut Gaskonya Korsanları” adında bir roman kaleme alır. Ancak roman bazı nedenlerden dolayı yayımlanmaz.
Bu ilk adım ile birlikte Mehmet Rauf, o yıllarda çeviri romanlarda sıkça rastlanan cinayet kurgularına yönelir. Daha sonra Rauf, kendisinde var olan edebi birikimi zenginleştirmeye çalışır. Bu amaçla Emile Zola, Gustava Flaubert ve Alphonse Daute gibi gibi Avrupa’nın en önemli yazarlarını okuyarak kendisine bir edebi yönelim, kazandırır.Mehmet Rauf’un edebi duruşunda söz konusu Avrupa yazarlarının yanı sıra Halit Ziya Uşaklıgil de büyük yer tutmaktadır. Özellikle Halit Ziya’nın “Nemide” romanı Mehmet Rauf’a büyük bir etki yapar. Öyle ki Rauf, Halit Ziya’nın kalemine duyduğu hayranlık ve temayülü ifade etmek adına ona bir mektup yazar. Rauf, mektubuna karşılık alınca Halit Ziya’ya fikrini de beyan etmesi için yazdığı “Düşmüş” adlı öyküsünü gönderir. Öyküyü okuyan Uşaklıgil, öyküyü beğenerek gazetede yayımlatır. Daha sonra Halit Ziya ve Mehmet Rauf iyi iki dost olarak bağlarını korurlar. Mehmet Rauf’un edebi yaşamının bir diğer mühim hadisesi ise Servet-i Fünûn dergisinde aktifleşmesidir. Dergide “Ferda-yı Garam” eseri yayımlanan Mehmet Rauf, Cenap Şahabettin’le de sıkı bir yakınlık içerisindedir. Zamanla Mehmet Rauf, tamamen derginin yazarlarından biri olur.
4020_ferda-yi-garam-mehmet-rauf__41545406_0
“Eylül” romanı ile Mehmet Rauf, ilk psikolojik romanı edebiyatımıza kazandırarak ismini fazlasıyla duyurmuştur. Roman, özellikle çevresel betimlemeleri de aşan ruh tasvirleri ile büyük bir yankı uyandırır. O güne kadar edebiyatımız çevre tasvirlerine fazlasıyla alışkındı ancak roman karakterlerinin ruh halinin bu kadar ustaca ve teknik olarak ciddi bir şekilde tasvir edilmesi “
Eylül” romanının en dikkat çeken noktasıdır.Söz konusu roman ile adını büyük bir hız ile duyuran Mehmet Rauf, Servet-i Fünûn hareketine bağlılığını uzun yıllar idame ettirmiştir. Ancak “Bir Zambak’ın Hikâyesi” adlı yapıtında Mehmet Rauf, bağlı bulunduğu edebi topluluğun çizgisinden çıkarak farklı bir konu ve üsluba yönelmiştir. Bu eserin ahlak ananelerine aykırı olduğu görüşü ile yargılanan Mehmet Rauf, bir süre hapse mahkûm edilmiştir. Bu mahkûmiyetin yanı sıra askerlikle de ilişiği kesilen Mehmet Rauf, maddi açıdan da darbe almıştır.
3.Eserleri
4020_mehmet-rauf-eylul
Romanları
•          Ferda-yı Garam
•          Eylül
•          Bir Zambak’ın Hikâyesi
•          Genç Kız Kalbi
•          Bir Aşkın Tarihi
•          Menekşe
•          Karanfil ve Yasemin
•          Böğürtlen; Gecelik
•          Define
•          Kan Damlası
•          Halas
•          Harabeler
•          Kâbus
Bazı Öyküleri
•          İntizar
•          Eski Aşk Geceleri
•          Aşk Kadını
•          Kadın İsterse
•          Düşmüş
Tiyatro Oyunları
•          Pençe
•          Cidal
•          İçi Kuvvet
•          Diken
•          Yara


KAYNAKÇA:http://www.bilgiustam.com/mehmet-rauf-kimdir/

16 Ara 2015

EYLÜL KİTABI ÖZETİ

                    

 EYLÜL

KİTAP ÖZET



İstanbul Bakırköy'de uzak bir dağ evinde yaşayan Süreyya burada oturmaktan sıkılmıştır.Her fırsatta buradan taşınıp Boğaziçi'nde  bir yalıda ve ya adalarda  oturmanın hayalini kurar.Bağ evinden taşınmasının sebebi ise kız kardeşi Hacer ve eşi Fatin ile aynı evde yaşamalarıdır.Onların davranışları ve sataşmaları Süreyyayı sıkar.
Süreyya'nın eşinin adı Suattır.Onunla beş yıldır evlidir.Suat eşini bu sıkıntılı hayattan kurtarmak için babasına gizlice mektup yazar ve para yollamasını sağlar.Böylelikle Boğaziçi'nde yalı tutulur.


Necip Süreyya'nın halazadesidir.Evlenmekten hep köşe bucak kaçmıştır.Bütün kadınların erkekleri aldattığını düşündüğünden evlenmek istemez hatta bu konuların konuşulması bile Necip'i tedirgin etmektedir.Necip Süreyya tarafından sıkça yalıya çağrılmaktadır.Necip köşkte iken Süreyya ve Suat'a hep manevi destek vermiş Hacer ve eşinin sataşmaları sırasında hep Süreyyalar'dan tarafa olmuştur.Süreyya ve karısı Suat'ın aldıkları yalı denize yakın bir yerdedir.Süreyya ve Suat her gün ya yürüyüşe çıkarlar ya da sandala binerler.Zaman geçtikçe Süreyya sandala binmeyi alışkanlık haline getirir.Artık Suat olmadan da sandalla gezmeye başlar.Bu arada köşke sık sık gelen Necip Suat'a her yönden hayranlık duymaktadır.Süreyya'nın bu alışkanlığı yüzünden Suat ve Necip sık sık baş başa kalır.Bu durumun sonucunda Necip'in Suat'a olan duyguları yoğunlaşır.Yine bir gün baş başa kaldıklarında Necip "senin gibi biriyle evlenmek isterdim"sözleriyle Suat'a olan beğenisini ortaya koyar.Necip bu durumdan kurtulmaya çalışsada başaramaz.Son çare yalıdan ayrılmaya karar verir.Giderkende Suat'ın eldivenlerinden bir tanesini izinsiz olarak hatıra olması için yanına alır.Daha sonra Necip tifo hastalığına yakalanır.Süreyya ve Suat buna çok üzülürler.Birlikte Necip'i ziyaret ederler.Ziyaretleri sırasında Hacer'in Necip'in yastığının altında bulduğu bayan eldivenini Suat görünce şaşırır fakat kimseye belli etmez. O sırada Necip utancından ne yapacağını bilemez.Fakat Necip'in hastalıktan sonraki iyileşme devresini yalıda geçirilmek üzere mecbur edilir.Necip onlardan kaçmaya çalışsa da mecburdur.Bir yaz sessiz ve olaysız bir şekilde geçmiştir.Eylül ayı gelince Süreyya konağa gider.Bu gidiş beklenen bir gidiş değildir.Suat bu duruma anlam veremez.Daha gitmeden önce kışı bile beraber geçireceklerini söylemiştir.Ama Süreyya bir şeyleri sezdiği için gitmiştir.Konağa geri dönülür.Necip artık eskisi gibi yalıya gelmemektedir.Hele Hacer'in davranışları,onların her bakışından anlam çıkarmaya çalışan tavrı her ikisini de kızdırır.birbirlerini buldukları anda ister istemez kaybedeceklerdir.Daha sonra Suat eldivenin eşini de Necip'e verir.Bunun sebebi ise artık hayatın  Suat için yaşanmaya değer bir  tarafının kalmamasıdır.O gece konakta yangın çıkar.Herkes telaşa kapılır ve canlarını zor kurtarırlar fakat Suat ortalıkta yoktur.Süreyya alevlerin içinde Suat'ı aramaktadır fakat ilerlemeye cesaret edemez.Necip hiç beklemeden içeriye girer ve Suat'la birlikte çöken tavanın altında can verirler.                                                         
Samsung's Crying FaceSamsung's Crying FaceSamsung's Crying Face